Kayıtlar

Yıllar sonra seni yeniden rüyalarıma misafir olunca hatırladım.. Bu sabah. Sonra yine bana ne demeye çalıştığını düşündüm durdum.. Önce elim gitmedi anılarına dönmeye, sonra mutlaka bir mesajı vardır görmediğim dedim. İndirdim hayatımın rafından seni. Ölüm yıl dönümünmüş yakınlarda. ''İnsan ne çabuk unutuyor'' diye geçirdim içimden. Baktım 16 yıl geçmiş gidişinin üzerinden. ''Haksızlık etme kendine, hala tek kalan o mum yanıyor işte''. Haksızlık etme. Seni uğurlamaya gelecek cesaretim yoktu. Uzun bir süre de uğramamıştım yanına.. Sonra beni görmek istediğinde yine böyle bir gecenin sabahında yanına çağırmıştın .. Sabahına mezarında aldım nefesi. O gün öyle bir huzur dolmuştu ki içime. Yine onca kafa karışıklığımın içinde bugün de aynı huzurla kaplı yüreğim.  Yanımda olduğunu, seni son gördüğümdeki gülümsemenle hem de yanımda olduğunu biliyorum. Sen gözlerimin içine bakarak veda etmeseydin daha mı kolay olurdu bilmiyorum. Senden sonra değişen onca şeyle m...

Gece Yarısı İtirafları

Bugün kendinize bile itiraf etmekten kaçtığınız şeyleri fısıldayacağım kulaklarınıza.. Ben şimdiye kadar kendim için ne yaptım? Ya da önce başkaları için ne yaptıklarımızdan başlayayım. Sanırım liste bu yönde daha bir kalabalık. Maniküre ellerimi tuttuğunda bakımlı görünmek için gittim, neredeyse her defasında. Pedikür; evet bak o benim içindi. Çünkü lanet olası nasırlardan başka türlü kurtulamazdım. Saçlarımı değişiklik olsun diye kestirmemiştim mesela..  Kıçının arasına kaçtığında yürüyemediğin tangaları neden giydiğini de tartışmayalım. Beklentiyi neden hep minimum tuttun küçük kız? Neden ''hayır ben böyle olsun istiyorum!!'' diyemedin. Neden birilerine hep sen alttan almak zorunda kaldın? Ayrılık sonrası ödediğin taksitleri hiç açmıyorum. Tamam ardından kötü konuşma elbet, ne yaşadıysan yaşadın. Sonuçta güzel zamanlarında olmadı mı o ? Ama bırak şarkılar ait olmasın onun ruhuna. Dinleyebil yokluğunda da. Mutlu olmadığın ha...

Uçuştuk

Sarıldık. Her şey için teşekkür etti. Misafirliğe gelmiş gibi, İki bardak çay içip, birkaç tane kurabiye ikram ettiğim o saçma sapan misafirler gibi. ‘’Yine bekleriz’’ demeden bu sefer, Çünkü bekleyemeyiz bundan sonra olup biteceği. Şarkılar, şiirler ve ardında bıraktığın mektupların nahifliği. Bir de kokusu hiç bitmeyecek olan o güzelim başaklar.

Belki Neşet Bir Garip Hasrettir

Senin olan okunsun da senin gibi okumasın kimse. Yerine gelecek bir ikinci daha olmasın şu dünyaya. Üç yaşındayım. Bilemedin dört. Mavi bir pijama altı üstümde, paçaları çorap içi ziyaretinde. Dışarıdan merdivenli o evin içinde, Neşet kasetleri, çay bardağında rakı sofrası.. Doktoruna türkü yazan adam kötü olur mu hiç? Doktor Memmet Ali Altın.. Sevdalanmayı, hasreti, alçak goğnü öğrendiğim adam; Aynı dili konuştuğumuz, acılarını yüreğimin en dibinde hissettiğim için belki, Hala sesin olmadan içemediğim rakılar ve içimden atamadığım dertlerim.. Ben birini burnunda tüte tüte sevmeyi senden öğrendim. Güzel uyu emi. Goğnünden öperim.

Bir Gece

Korkarım öldürüleceğiz. Sokakta yürürken, Çocuğumla parkta oynarken, Doğu ellerinden diye hayat arkadaşım ya da vatani hizmetinde diye. Yıllar önce amca çocuklarının birbirini öldürdüğü gibi tıpkı, Cehaletin gözlerini bu denli kararttığı bir ülkede. Böcek gibi üstümüze basa basa, Küfürler eşliğinde ve belki daha bir sureyi ezbere bilmeyen cehaletin, Allah adını ağzından düşürmediği o gece, Öldürüleceğiz, Bilmediklerinden, Öğrenmek için çabalamadıklarından, Körü körüne sinsice çukura çekildiklerinden belki.. Sağı - solu, alevisi kürdü demeden. Kendi kanımızdan olan tarafından belki. Hiç arkamızı çevirmediklerimiz tarafından. Bir gece yarısı, Ellerine kan bulaşacak sevgili ülkem. En büyük korkumdur cehalet. En büyük korkumdur cehalet. Ve en büyük korkumdur cehalet.. Cehalet!

Merhaba Sevgili Ben

Arabanın buğulu camını elinle silersin ve o lanet buğu asında camın dışındadır ya.. İçimde bir yerlerde sakladığım insanlar var benim. Yılda bir kaç defa uzaktan izlediğim. Onlar içinde zor. Babaları öldü. İnsanın babası ölür mü? Ambulans seslerinden nefret ederim, tam 6 yıldır. Tabut denen saçmalığı da sevmem ve toprakları. Ben, yani ne bileyim sadece büyük insanlar ölür sanırdım. İşte ananemin annesi mesela ne kadar üzücü olabilirdi ki ölümü.. Sırayla ölüm diye bir şey olmalıydı. Ne zaman burnumuzu soktuk senin işine sevgili Tanrı? Ve niye onca kalbi kuru insan varken bizi seçtin cezalandırmak için.. Kızıyor musun bunları söyledim diye? Onca konuşmalarımızı bir yana bırakıp kızacak mısın şimdi bana? Saçlarımın hiç uğruna kısa olması canımı acıtıyor. Onun dışında iyiyim. Acılarını gösterirsen insanlar bundan beslenir diyor bir çok arkadaşım. Mutluluğumu gösterirsem de nazara gelirmişim. Peki ben hangi ara kendim için yaşayayım? Bari onu da söyleyin. Biz onlardan da...

Mayıs

Resim
Düşlerime kulak verdim dün gece, Geçip giden ömre de selam. Affetmeyi başaramadığım kim varsa, bağışladım. Bağışlamak Tanrıya mahsus falan değil, biliyorum. Büyüttüğüm tüm adamları affettim bir bir. Gideni, küseni, öleni.. Mayıs diye uyanacağız yarın. Ardından haziran ve bir zaman sonra temmuz.. Üstünden 1 yıl geçmiş olacak birçok şeyin. 1 yıl çok uzun bir zaman. Dün gece; Dolabın en köşesine sakladığım rakıyı çıkarttım, Kavun kestim, Biraz peynir koydum yanına. Bu kendimi affettim demekti. Soğudu sol mememin altındaki demekti, Bitti..