Bölüm - 2
Tanrıyla konuşuyorduk ve bana çok ağır bir sır verdi o gün...
Eylül 2009 - Antalya/Nevşehir
Tanıyan bilir; benim için eylül bir ay değil kendi başına bir mevsimdir. Hatta doğacak olan kızımın adıdır Eylül... Eylül tarifsiz yalnızlığım, yeniden doğuşumdur...
Güzel bir sabahtı. Hazırlanıp işe gidilecek, gün içinde Amerika'daki sevgiliyle mesajlaşılacak, akşam olunca da balkonda çay sefasına eşlik edilecekti. Sıradan bir eylül sabahıydı işte.. Yaşanması kolay ve zevkli bir eylül sabahı.
Odamdaydım.. Telefonun çalışıyla, boncuk kolyemin kopması eş zamanda gerçekleşmişti.
Boncuklar aynı anda, hep bir ağızdan bana anlayamadığım bir dilde fısıldarcasına yerde dağılıyorlardı. Anın etkisinden annemin sesiyle çıktığımı hatırlıyorum. Parmak ucunda yürüyüp yanlarına gittiğimi birde. Sonrası muamma...
Arabaya binişimizi, yolculuğumuzu, anneme kaçak bakışlar atışımı hayal meyal hatırlıyorum.
Ben her yolculuğa çıkışımda kafamı cama dayar ve bambaşka bir dünya ya geçiş yapardım.. Yine öyle oldu. Oradan, o havadan, gittiğim yerde göreceklerimden sıyrılmak istiyordum. Güzel hayaller kurdum. Onların gerçekliğine inandım. Süratle geçerken o yol kenarındaki ağaçların yanından, hepsine selam verdim.. Sonra dağılan kolyemi düşündüm. Hepsi ayrı yöne giden boncukları..
Zordu artık tek bir ipte dizili kalmaları.
Bir yer düşünün. Tüm çocukluğunuz caddelerinde, sokaklarında geçmiş. Kaldırımlarda 25 numara ayakkabı iziniz. Arıklardan geçen sulara baktığınız küçük yaşınız ve siz. Bir şehir düşünün, siz orada en masum halinizi bıraktınız.
O yıl küstüm ben o şehre. Ayak izlerimi bıraktığım yollarda sevdiklerimin bedenlerinden ruhlarının ayrılmasına izin verdiği için küstüm hem de. Çocukluğumu bir fren izine değiştiği için küstüm. Ben ona anılarımı emanet edip giderken, bana en büyük kazığı attığı için küstüm...
Bir daha da affetmedim aslında. Yıllar sonra yine gittiğimde yanına artık eskisi gibi değildi hislerim. Bir yanım hep eksikti ve her yanım hüzün.
Şimdi küfretmek geliyor içimden. Hem de ağızlar dolusu..
Tutuyorum kendimi..
Biliyor musunuz ? İçten içe eylüle de kırgınım.. Bir suçlu aradım ve eylülü sorumlu tuttum.
Sonra çocukluğumla vedalaştım ve o hayattan hızla uzaklaştım..
Eylül 2009 - Antalya/Nevşehir
Tanıyan bilir; benim için eylül bir ay değil kendi başına bir mevsimdir. Hatta doğacak olan kızımın adıdır Eylül... Eylül tarifsiz yalnızlığım, yeniden doğuşumdur...
Güzel bir sabahtı. Hazırlanıp işe gidilecek, gün içinde Amerika'daki sevgiliyle mesajlaşılacak, akşam olunca da balkonda çay sefasına eşlik edilecekti. Sıradan bir eylül sabahıydı işte.. Yaşanması kolay ve zevkli bir eylül sabahı.
Odamdaydım.. Telefonun çalışıyla, boncuk kolyemin kopması eş zamanda gerçekleşmişti.
Boncuklar aynı anda, hep bir ağızdan bana anlayamadığım bir dilde fısıldarcasına yerde dağılıyorlardı. Anın etkisinden annemin sesiyle çıktığımı hatırlıyorum. Parmak ucunda yürüyüp yanlarına gittiğimi birde. Sonrası muamma...
Arabaya binişimizi, yolculuğumuzu, anneme kaçak bakışlar atışımı hayal meyal hatırlıyorum.
Ben her yolculuğa çıkışımda kafamı cama dayar ve bambaşka bir dünya ya geçiş yapardım.. Yine öyle oldu. Oradan, o havadan, gittiğim yerde göreceklerimden sıyrılmak istiyordum. Güzel hayaller kurdum. Onların gerçekliğine inandım. Süratle geçerken o yol kenarındaki ağaçların yanından, hepsine selam verdim.. Sonra dağılan kolyemi düşündüm. Hepsi ayrı yöne giden boncukları..
Zordu artık tek bir ipte dizili kalmaları.
Bir yer düşünün. Tüm çocukluğunuz caddelerinde, sokaklarında geçmiş. Kaldırımlarda 25 numara ayakkabı iziniz. Arıklardan geçen sulara baktığınız küçük yaşınız ve siz. Bir şehir düşünün, siz orada en masum halinizi bıraktınız.
O yıl küstüm ben o şehre. Ayak izlerimi bıraktığım yollarda sevdiklerimin bedenlerinden ruhlarının ayrılmasına izin verdiği için küstüm hem de. Çocukluğumu bir fren izine değiştiği için küstüm. Ben ona anılarımı emanet edip giderken, bana en büyük kazığı attığı için küstüm...
Bir daha da affetmedim aslında. Yıllar sonra yine gittiğimde yanına artık eskisi gibi değildi hislerim. Bir yanım hep eksikti ve her yanım hüzün.
Şimdi küfretmek geliyor içimden. Hem de ağızlar dolusu..
Tutuyorum kendimi..
Biliyor musunuz ? İçten içe eylüle de kırgınım.. Bir suçlu aradım ve eylülü sorumlu tuttum.
Sonra çocukluğumla vedalaştım ve o hayattan hızla uzaklaştım..
Yorumlar
Yorum Gönder